4 Mart 2016 Cuma

    

  
GALATA SURİÇİ
30 Ocak .Sabahın köründe ,üstelik buz gibi bir havada her daim gelip geçtiğin yere tekrar neden gidersin? Çok geçerli bir sebep olması gerek hiç kullanmadığın halde yün tozluk tedarik edip polar başlık takıp tam tekmil kar modunda yayan yollara düşmek için. Fest , elbette Fest'le gezeceğim bu kez.  www.festtravel.com   
www.festtravel.com
Karaköy meydanda buluşan 4 tıp öğrencisini –galip,metin,altuğ ,nejat ,hepsi ünlü oldular  –Çapa Tıp Fakültesi'ne getirip götürmek amacıyla Karaköy –Topkapı dolmuş yapan ilk araç babam ,“delimisin orda yolcu yok ki “ eleştirilerine aldırmadan .  ” Baba,para verip Karaköy Galata dolaşacağım desem ŞAŞKIN derdi bana rahmetli . Çünkü dedim ya orda doğdum desem yeri .Can sıkıntısından binip dolaştığım babamın pleymouthunda bana her zaman yer olurdu, Perşembe Pazarı, Salı Pazarı,Azapkapı , Şişhane Kadınlar Pazarı, Aksaray ,Haseki , Fındıkzade ,Kaleiçi . Git gel .
Biliyorum ki buna değecek.Biliyoruz. Bir gece önce saat 24.05 te biten Cibali Karakolu’nu izlemişiz daha tadı damağımızda henüz sindirememişiz bile ,öyleyken saat 09. 00 da Karaköy Meydanı’nda olmak için Altunizade ‘den 08 .00 de yola çıktık oğlumla beraber.Tabi çocuk daha 13 yaşında erken ergenliğin verdiği isyanla yol boyunca söylendi durdu , kahvaltı bile yapmadı inadından ki iştahlıdır. Lakin hiç sesimi çıkarmadım.Aldım çıtır simit Karaköy’e inince Murat Muhallebicisi’nde çay oh canıma değsin. Karaköy Palas önündeki kalabalık bizimki.Hayri Fehmi Yılmaz Bey ‘in masalsı anlatımıyla güne başladık.Fest ‘in en eski rehberlerinden Hayri Bey.2000 yılında Tophane gezmiştim kendisine de hatırlattım.
Bu arada okuyucunun başka kaynaklardan araştırma yapabilmesi için isimleri kalın işaretledim. 

Karaköy  isminin nereden geldiğiyle ilgili çeşitli söylentiler var ki bu konumuz dışı ilgilenen araştırabilir.Biz Galata Sur içi binalarını göreceğiz. Aslında bir meydan değil Karaköy , ortadan geçen tramvay yolu sağ ve solunda otobüs durakları daha çok trafik düzenleyicisi konumundaki yapılar var.
Karaköy Meydanı
Kahvaltı yaptığım Murat Muhallebisi Cumhuriyet Türkiyesi ilk yapılarından ve Bedri Rahmi Eyüboğlu ‘nun seramik çalışmaları  hala duruyor. Yeni Türkiye ‘de yapı işini daha çok Karadenizli beyler üsltendiklerinden Bedri Rahmi de hemşehrilik vasfını kullanarak büyük binalara bu tarz işler yapmış.Bina yıkılacak mı yapılacak mı belirsiz ,terk edilmiş gibi duruyor oysa üzerindeki seramikler bugün oldukça değerli.Meraklısına.

 
Hayri Bey’den ilk kez duyduğum , muhallebicinin önünde eskiden bir cami olduğu. İslam ansiklopedisi 13.cilt sayfa 308 de şöyle anlatılıyor bu cami (eski resimde görebiliyoruz).

Karaköy Camii
"   Karaköy Camii Karaköy meydanında, eski Avusturya Bankası olan Ziraat Bankası binasının sokak aşırı komşusu idi. Az uzağındaki Kemankeş Mustafa Paşa Camii ile bir isim karışıklığı varsa da 1683’te Viyana bozgunu arkasından idam edilen Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelerek pek çok bina ve bu arada Yıldiz’da Şeyh Zâfır Külliyesi’-ni yapan İtalyan mimarı R. D’Aranco’dan Karaköy Camii’ni de yenilemesi istenmiş, o da burada “art nouveau” adı verilen üslûpta olmak üzere dışı mermer kaplı fevkanî bir cami inşa etmişti. Cami, çok değişik görünümlü yapısı ve sekizgen şekilli, kapalı şerefeli minaresiyle şehrin en hareketli bir yerinde ilgi uyandıran bir eser görünümünde idi. Sebepsiz olarak 1958 yılında yıktırılan Karaköy Camii’nin parçalarının Kınalıada’ya taşınarak orada yeniden kurulacağının söylenmesine rağmen bu tasarı uygulanmamıştır. "    Bugün belediye bir tabela kondurmuş ihya edilecek  yani aslına uygun yeniden yapılacak.

Karaköy Palas (Giulio Mongeri)
      
Önünde durduğumuz Karaköy Palas batı etkisine girmiş Osmanlı yapılarından.Oldukça görkemli ön cephe gücü simgeliyor.Fransız olmanın , Fransızca konuşmanın pek makbul olduğu dönemde kendinin Fransız olduğunu iddia eden İstanbul doğumlu mimar Giulio Mongeri (monjeri) tarafından yapılmış .Cephenin sağ tarafında ismi yazılı.Oldukça ilginç bir mimar.Kendine ait bir tarzı yok.Müşterisinin istekleri doğrultusunda tasarım yapıp müşteri ne derse onu sunan yapılar inşa etmiş.İstanbul’da çokça eseri var. Detayları Google’dan bulabilirsiniz. 
Gezimiz sadece Galata  Suriçini kapsıyor.Cenevizlilerden kalan sur izlerini arıyoruz .Fatih’in fethi sırasında Bizans’a asker gönderip bizansı Bizanslılardan daha çok savunan Ceneviz kale izleri hala var. Fatih Bizans’ı aldığında (almak için pazarlık ederken )ibadethanelere dokunmayacağına söz verdiğinden  Galata ‘da Sen Piyer kilisesi (Arap Camii) dönüşümden nasibini almış.Ancak Osmanlı’nın bence en ilginç özelliği diğer inançları kesinlikle yok etmiyor.İleride göreceğimiz Arap Cami ve haziresi ,Ayosofya mozaikleri ve bugün gördüğümüz her Bizans eseri buna delil.                                                    
Cenevizlilerden biraz bahsederek konuya girelim artık .Bizans’ın karşısında , gemici tüccar bir millet, İtalya’nın yanı sıra 12-17 yy. arasında Haliç ve Galata ‘da yerleşleşmiş “Cenevizli”Osmanlıların bu ahaliye verdikleri ad. 

Şehir devletleri döneminde Latinlerle Bizans arasındaki ihtilaflarda bazen Bizans bazen Latinlerden taraf olmuşlar ama her zaman işin ticaretine bakmışlar. Çoğunlukla Germenlerin yönetiminde olmalarına rağmen Bizans'la işleri kolaylaştırmak maksatlı olsa gerek Bizans’ın karşısındaki önce Haliç ‘e sonra Galataya yerleşmişler. Galata’da bir mahalle kurmalarına izin verilmiş ama buradaki yerleşik dokuya dokunmamaları kaydı ile. 

Mevcut Araplar (arap cami olduğu sanılıyor ama değil ),Rumlar (iki ortadoks kilisesi var) ve az sayıda Katolikler ‘in yanı sıra yerleşmişler. Yapılar iki katlı ahşap .Sur inşa etmeleri yasak olsa da zamanla her nasılsa çaktırmadan genişleyerek bugünkü Kılıç Ali Paşa Cami önünden yukarıya tophane , biraz Cihangir’den Yüksekkaldırım’a , ordan Şişhane ve Azapkapı’ya kadar uzanan bir topluluk olmuşlar. Kaynaklarda 1315’te mahallenin kısmen yandığı 1316 yeniden inşa edildiğini söylüyor. Bu arada Cenevizliler Foça ‘yı da kullanmışlar bu yıllarda.
Galata 12.sur kapısı üzerindeki arma
Basileus Basileon Basileuon Basileousi 

Yaptıkları surların üzerinde Bizans imparatorlarının şerefini kurtarmak amacıyla bir haçın dört kolu arasına yerleştirilmiş dört “B” harfinden armalar bulunuyordu. Basileus Basileon Basileuon Basileousi (hükümdarlara hükmeden hükümdarların  hükümdarı) bu armalar 20 yy la kadar kalmış.  
                   Levhalarda görülen üç simgeden ortadaki  Bizansı diğerleri Galata ‘yı simgeliyor.
1349’ta yapılan Galata Kulesi’nden başka, bugünkü yolcu salonu civarlarında olduğu tahmin edilen 2. Kuleleri yarı kale şeklindeydi.Fatih’in kuşatması sırasında gerilen zincirin bir ayağı buraya çekilmişti .Osmanlı döneminde cephanelik olarak kullanılan (tophanenin de defalarca yandığını patladığını düşünerek) kale kuledeki mühimmat patlayınca yapı tamamen yok olmuş.
*istanbullife.com
Galata surları içinde kalan önemli bir yapı Podesta Sarayı ,yönetim binası (aşağıda göreğiz). Galata’nın yönetim şekli şöyleydi. Koloni hükümetinin başında ,her yıl Cenova’dan gönderilen Cenova’nın Roma İmparatorluğu’ndaki temsilcisi ünvanıyla bir Podesta bulunuyordu. Dürüst namuslu insanların (probi homines) oluşturduğu 24 üyeli bir danışma kurulu ile üyeleri halk ve asiller tarafından yarı yarıya seçilen 6 kişilik danışma kurulu vardı..Podesta, adalet işlerini bir vekil aracılığıyla ,idare işlerini Cenova’dan gönderilen kançılar ile ticaret işlerini ise halkın ileri gelenlerinden seçilen 8 kişilik ticaret bürosu ( uffizio mercanzia )ile yürütüyordu. Calvario adında bir hazinedar ,San Michele Kilisesi’ nin başpiskoposu ise din işlerini yürütüyordu.Bugün hala Fransız Lisesi olarak hizmete devam eden San Bendetto (St.Benoit) www.sb.k12.tr Cenova halkına hizmet eden kiliselerden biri idi.
14.yy ortalarında Konstantinapolis’e gelen İbn Batuta ,Galatayı pis bir şehir olarak tanımlar ,1403-1406 yılında Ruy Gonzales De Clavijo isimli bir İspanyol memura göre ise Galata mamur bir yerdi.
Şehrin Osmanlılarca kuşatılmasında tarafsız olduklarını söylemelerine karşın 5 gemi ve sayısız asker ile Bizans ‘a destek olarak meşhur zinciri geren Galatalılar, şehrin düşmesinin ertesi günü II.Mehmet ‘e tebriklerini 2 sonra da şehrin anahtarını sundular. 25 Haziran 1453’te Cenova’dan gönderilen Podesta şehre alınmayınca da koloninin ilişkisi İtalya Cenovası ile kesildi.


Osmanlı döneminde pek dikkate alındıkları söylenemez.İstanbul’un imar planı çerçevesinde yaptıkları talepler karşılık bulmamış.Osmanlı güçlü olan taraf olarak işine gelmedikçe özellikle gayri müslim cemaatlere karşı sağır ve kör kalmış   taki Karlofça anlaşmasına kadar yani güç kaybedene kadar. Bu nedenle cemaatler ibadethaneleri başta olmak üzere kendi ihtiyaçlarını kendileri finanse etmişler.

Cenova halkı hakkında donandıktan sonra Karaköy  alt geçitten karşıya geçip Galata’ya doğru yürümeye başladık.Geçitten çıkınca şarlo karşıma çıktı sağdaki merdivenlerden yukarı çıkınca da dükkanlar.Bildiğiniz gibi bu bölge sanki Rönesans döneminden kalma havası veren yarısı betonarme yarısı sütunlu bir çok kabartmaları hala taşıyan bir çok yapıyla dolu. Bazıları ise tamamen taş yapılar ve bugün özellikle bu yapıları göreceğiz.
Voyvoda Caddesi ya da yeni adıyla Bankalar Caddesi adını burayı yöneten  voyvoda dan alıyor yaklaşık 300 mt.lik bir cadde.Caddenin alt sokağında Osmanlı’nın ilk raylı sistemi olan TÜNEL bulunuyor, konumuz dışı.   
           
                       



Bankalar (Selanik Bankası, Düyun u Umumi -Osmanlı bankası - ,Sümerbank vs ) ve büyük tüccarların yaşamlarının sürdüğü –ticaretin kalbi -bölgedeki ilk incelediğimiz yapı Atina bankası ya da MİNERVA HAN .


Zamanında tamamen taş olan yapıların öncüsü elbette günümüzde restorasyon harikası diyebiliriz ya da hangi tarz restorasyon olduğu belli olmayan yapı.Betonarme yapılardan aslına dönme çabası nedeniyle üzeri kafes gibi bir motifle kaplanmış ama arkada alüminyum doğramaları görebiliyorsunuz.Belediye kat hakkı tanıdığında ortaya çıkan “çekme kat” maduriyeti bu binada da söz konusu. Binanın bu cephesinde aslından kalan tek şey aslan başları. Üçgen plan üzerine yuvarlak bir köşe (şimdikiler gibi keskin bir köşe değil) ile yapılmış kapı etrafı güzel taş işçilik örnekleri olan bir bina.İsmini Yunan tanrıçası Athena ‘nın (bolluk , bilgelik tanrıçası ) Roma mitolojisindeki ismi Minerva’dan alıyor. Bolluğu simgeleyen iki boynuz ve alt tarafta baykuş , koruyucu melek figürlerini ,kuvvet ve sağlık simgesi yılan görüyoruz .Önde mavi çini desenleri beyaz yapının üzerinde oldukça zarif. 

Caddeye girdiğinizde sol sıradaki bina Ankara Han. Batı etkisinde , özenli taş kabartmalar ve görkemli sütunlar dikkat çekiyor ve çekme kat.Yanında Sümerbank binası.Bu caddede artık bir dönüşüm söz konusu .Hanlar otel oluyor.Günlük işleyişin sürdüğü giren çıkanın bol olduğu canlı bir cadde iken artık otellerin gece sessizliği gündüz sakinliği var.Okçu Musa caddesi ve Galata Yokuşu’ndaki elektrik ithalatçı firmaların sayısı da oldukça azalmış.Satış temsilci olacak çırakları ilk gönderdiğimiz ,işin kurdu tüccarların bulunduğu bu İstanbul’un en kallavi köşesi artık turistlerin mekanı.
Sümerbank yazısının üzerindeki enginar yaprakları.Kıymetli az bulunur bir sebze olan enginar İstanbul süslemelerinde önemli yer tutar.
Bankalar Caddesi Sümerbank Binası
Osmanlı son dönemi ile Cumhuriyet apartmanlarının bir önemli özelliği de sokak kapısı girişlerinin bezemeleri.Şahane alçı örnekleri ve yağlı boya resimler opak avizelerle süslenmiş.Bütçeden ziyade yapan ustanın becerisine bağlı alçı işlemeleri son derece zarif.Bu konuda en kısa zamanda özel bir çalışma yapmak istiyorum.




İstanbul’un en gösterişli binalarından biri olan Osmanlı Bankası (Bank-ı Osmaniye Şahane ) son zamanlarda dizilere de ev sahipliği yaptı.Şu an Osmanlı Bankası müzesi olarak Garanti Bankası tarafından kullanılıyor. Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallaury tarafından üretilen bu şahane yapı  Osmanlının batıyla entegrasyonunu simgelerken ön cephesi neoklasik uslüpta inşa edilmiş ama Osmanlı’nın güncel yüzü olan ahşap iki katlı evler arasında gözü rahatsız etmeyecek bir çözüm de aranmış.Binanın arka tarafını hırdavatçılar çarşısından başınızı kaldırıp baktığınızda görebilirsiniz. O dev blok yapı arka cephede üçe bölünerek iki tarafına klasik Osmanlı mimarisinin cumbaları kullanılıp , çıtalı minimal unsurlarla hareketli hale getirilmiş. Vallaury’nin gerçekten bu ölümsüz eseri kent siluetine saygının dünyadaki örneklerinden biri kabul ediliyor.  
Vallaury'nın şaheseri Osmanlı Bankası arka cephe görünümü
Osmanlı Bankası giriş görünümü
                Yukarıdaki resimlerde bu farkı açıkça görebilirsiniz , sanki iki ayrı yapı gibiler.
Tam karşısında KAMONDO MERDİVENLERİ .Malum rıhtımdan Galata ve Beyoğlu ‘na gidiş için merdivenli ve yokuşlu sokakları tırmanmak gerekiyor.( Atina bankasının yanındaki yol da eskiden merdiven imiş ama bugün araç girişi için asfalt durumunda ) Ünlü tüccar Kamondo ,borçlarını zamanında ödeyemeyenler sebebiyle ipotek ettiği mallara sahip olamadığı için Abdülaziz’le görüşerek bir istisna istedi ve böylelikle Osmanlı’da gayrimenkul sahibi olan ilk yabancı uyruklu kişi oldu.Galata bölgesi ve İstanbul’da sayısız gayri menkulü olan bu zengin aile bay Kamondo’nun evine gidip gelirken kullandığı merdiveni beyimiz hayatta iken bu formda yeniden yaptırmış. Tam fotoğraflık .
     Merdivenleri çıkınca düz devam ederseniz Bereketzade Medresesi sok.ki buraya döneceğiz .Solda Kart Çınar Sok. (bakınız SEN JORJ Kilisesi ,SEN JORJ Hastanesi ) ve sağda Banker sokağı .Sağ taraftan devam ettiğinizde sol sırada Terziler AŞKENAZ SİNAGOG'unu  görüyoruz..19. yy sonlarında Galata semtinde yaşayan Aşkenaz (Avusturya –Alman Musevi cemaati  ) yahudilerinin ibadetleri için 1893 yılında ıı.Abdülhamit ‘in fermanı ile sinagog yaptırılmış. 1940 lara kadar yoğun olan cemaat zamanla başka sinagoglara kayınca Yüksekkaldırım’daki sinagogta ortak ayin yapılmasına karar verilerek daha çok kültürel amaçla kullanılır hale gelmiş.Haritada Schneidertempel Sanat Merkz.olarak görebilirsiniz .

Binanın arka cephesindeki kapı (Felek Sokak) daha büyük ve üzerinde Museviliğe ait semboller var. 

Musevi ibadethanelerin en dikkat çeken özelliği bence parmakla gösterilmezse binaların arasında fark edemeyecek kadar mütevazi olmaları.Bu bina da öyle .
Geri dönünce Kart Çınar Sokak ve Bereketzade sokak aralarında  Sen Jorj (tabelaların hepsi okunduğu gibi yazılı) hastanesi , göz hastanesi , kız ve erkek liseleri var. Kurumların tarihçelerini webten bulabilirsiniz. 

Felek sokaktan düz devam edip yokuş tırmanınca (yokuş yukarı)  sırada Beyoğlu Hastanesi (İngiliz hastanesi) ni görebilirsiniz. Yapı hemen dikkat çekiyor. Bahriyeli hasta askerler için yaptırılmış ama bizim bahriyeliler denizden uzak bulunca o dönem mekan arayan ve iyi ilişkilerimiz güçlendirmek istediğimiz İngiliz’lere verilmiş. Kapının girişinde Rodos mozaikleri denizcilik simgeleri ile bezenmiş. Hastanenin gelir kaynağı ilginç.İstanbul limanına giren her İngiliz gemisinin ton başına ödediği ücret konsolosluk kanalı ile hastaneye aktarılmış.Asker gemiciler ücretsiz , asker olmayan gemiciler cüz i ücretle , İngiliz vatandaşları ücretli hizmet almışlar. 1924 ‘te İngilizler hastaneyi Kızılay’a devretmişler , bugün de hizmette.
Beyoğlu Devlet Hastahanesi - İngiliz Deniz Hastanesi

Birkaç adım sonra sağdaki Bereketzade Camii (hacı Ali sokak ). Galata Kulesi’nin ilk dizdarlarından (koruyucu komutan) Bereketzade Hacı Ali Hasan tarafından yaptırılmış ve kitabeye göre 1825-26 da onarım görmüş ..İslam inancında ölünce amel defteri kapanır, ancak faydalı bir yer yaptırıp ondan halk faydalanmaya devam ederlerse sevap yazılmaya devam edilir düşüncesinden , Defterdar Mehmet Efendi de bir çeşme yaptırmış yanına .Mahallenin isim babası  , Fatih’in müezzincibaşısı Bereketzade el-Hac Ali Efendi . Mescid yanınca aynı isimli cami yeniden yaptırılmış. Çeşme bugünkü yerine yani  Galata Kulesi’nin karşısına 1958 de taşınmış..

Hacı Ali sokağı devam edip Galata Kulesi’ne geldik.Kulenin tarihi malum . Etrafındaki eski hendek alanı su ile dolu imiş ve aslında ahşap Bir köprü ile girilirmiş. 
BERETZADE ÇEŞMESİ –ilk yapım 1732 .Galata ve tophane halkının su sıkıntısını gidermek amacıyla 1.Mahmut tarafından buraya su getirtmiş suyun fazlasını çeşme yaptıracak hayırseverlere vereceğini söylemiş.Bani Defterdar Mehmet Efendi hem kendi adıyla hem de hacı Ali bey ‘le adı anılacak olan bu çeşmeyi yaptırmış. 1844 te Bezmialem Valide Sultan onartmış .Son onarım ıı.dünya savaşından sonra İstanbul’u gezen Fransa Büyükelçisinin eşi Madam Pompar ‘ın bir cemiyet kurarak gelen parayla onarttığı biliniyor.Kulenin karşısında görebilirsiniz. Taşındıktan sonra da montajı yanlış yapılmış.Çeşmeden su alan mahallenin arasına karışmadan susayan kişi suyunu içsin diye yapılan kuzuluklar bayağı yukarıdalar artık.
Asseo Han 
Biraz ısınıp karnımızı doyurduktan sonra meşhur Doğan Apartmanı’nı gördük.Kazım Taşkent’in oğlu Doğan’ın ismini verdiği apartman. Geri dönüp Büyük Hendek Cad. Ve şair Ziya Paşa sokaklara girdik. Açık söylemek gerekirse bu sokak isimlerine Google dan tekrar tekrar bakıyorum gezerken nerde olduğumu hiç bilemedim.ASSEO HAN'ın giriş kapısındaki kitabe çok kültürlüğün zarif ifadesi.Osmanlı topraklarında fransızcanın makbul olduğu latin kökenli sahiplerini memnun eder tarzda .Bilmem anlatabildim mi?

Elimdeki kitapçıktan hatırladığım Kamondo Han ve Kamondo Apartmanı (Baba Abraham Kamondo’nun yaşadığı yer)  Han yerli yerinde .Eski apartmanlar tasarlanırken alt kat kiler , mutfak ve hamam en üst katlar hizmetli odaları şeklinde tasarlanırmış.Merak edenler Kamondo ailesinin Haliç kıyısındaki sarayını Google dan bulabilir.  KAMONDA APARTMANI ise otel olmak üzere.
Laf aramızda önde gördüğünüz alanda Bizans kalıntılarına raslandığı için arsanın sahipleri yapacakları otel inşaatına izin alamamışlar.
Kamondo Apartmanı Abraham Kamondo'nun evi
Eski Banka Sokağı ile Galata Kulesi sokağının kesiştiği yerde SEN PİYER HANI (tabelelar bu şekilde) 1772 de yapılmış.Üzerinde mermer levhalar var. Bu hanın bulunduğu yerdeki ahşap evlerden birinde ünlü Fransız şair Andre Chenier ‘İn doğduğu biliniyor.Günümüzde de yerinde duran bir mermer levhada “ Andre Chenier 30 Ekim 1762 ‘de bu evde doğmuştur “ yazmakta. Bu binaları Fransa elçisi Comte de Saint Priest 1708-1784 yılları arasında yaptırmış. Han tamamen kesme taştan kagir olarak yapılmış iki katlı. Çok değerli bir yapı olmasına rağmen bugün kedilere ev sahipliği yapıyor.
Fransız şair Andre Chenier'in doğduğu söylenen evin yerindeki Sen Piyer Hanı.Üstteki taş levha buna işaret ediyor
Sokağı devam ettiğinizde sağ köşede Ceneviz Topluluğu Sarayı kalıntılarını görüyoruz.PODESTA SARAYI .İşlevini yukarıda yazmıştım.  Perşembe pazarından Galataya çıkan (bugün yol eskiden merdiven ) yolun sağında.Voyvoda caddesine inerken sol köşede bu bina . Celal Esad Arseven, 1913′te basılan eski Galata hakkındaki küçük kitabında, 5-6 yıl önce bu önem li eski eserin yerine bir işhanı yapılmak üzere yıktırıldığını yazmaktadır. Binanın kalan diğer parçası bugün hâlâ durmaktadır.Sarı renkli ard deco tarzındaki kemerli kısım.


         
Podesta Sarayı’ndan aşağı devam edip caddenin karşısındaki HIRDAVATÇILAR ÇARŞISI 'nın önünde duruyoruz.
İlginç bir hikayesi var. Yerinde  Hristiyan  bir kilisenin varlığı biliniyor.Katolik ve protestan cemaatler azalınca (malum yeni kilise yapmak da mümkün değil.) Pazar günleri ibadet etmek için sürekli tartışır hale ve kadıya şikayete gider olmuşlar. Malum Osmanlı kimseyi iplemediği için adamcağızlar tartışadursun saray ilgilileri orta yolu bulup “validemize cami inşaa etmeye karar verdik “ deyivermişler.Kiliseyi camiye çevirmişler .Saliha Sultan için yapılan cami de bir sebepten (ben hatırlamıyorum) yıkılmış.
İslam Ansiklopedisinde şöyle geçiyor.  "Katolik Ermeniler’in günümüzde ana caddenin kenarında bulunan, 1834’te yapılmış kiliselerinin yakınında bir yerde olduğu ileri sürülmüştür. Bir rivayete göre Kürekçiler Mescidi adını taşıyan mabedin bu durumda Haliç kıyısında eski Kürekçiler caddesi dolaylarında olması gerekir. Fâtih Sultan Mehmed döneminin ünlü âlimlerinden Molla Gürânî, İstanbul’un içinde başka vakıflar tesis ettiği gibi Galata’da eski bir kilise veya manastır kalıntısını Manastır Mescidi adıyla ibadethaneye çevirmiştir. Ancak bu yapı ortadan kalktığından yeri bile belli değildir. Arap Camii yakınında olduğu sanılmaktadır   "


Burayı önemli kılan bir diğer konu , deniz tarafındaki kapıdan başınızı kaldırıp baktığınızda Osmanlı Bankası’nın arka cephesini görebilirsiniz (yukarıda fotoğraflarını verdiğim dünya mimari şaheseri)




ARAP CAMİİ – Bugün Yeraltı Camii olarak geçen ve ilk Müslümanlardan oldukları bilinen Ebu Sufyan ve beraberinde gelip burda kalan Arap’ların kullandığı bir cami olduğu biliniyor ama söz konusu Arap Cami bu cami değil. Tarihi ve mimari özelliklerini webten detaylıca bulabilirsiniz.Ben ilginç olanları aktarayım.



Çan kulesinin bulunduğu tonozun altında 4. yy ait duvar kalıntılarını görüp tanıyoruz. Cenevizliler döneminden kalıntılar ve Osmanlı tuğla ilavelerini gördük. Dikkat ederseniz tuğla döşemeleri yani sıraları ve tuğlanın yapı malzemesi farkını görebilirsiniz. ihrap yerinin bir basamakla ayrıldığını görürsünüz .Burası camiye dönüştürüldüğünden beri korunan freskler ve altındaki mezar taşlarıyla tam bir ibret abidesi.1325’ten itibaren buraya Cenovalıların gömüldüğü , Meryem ve Nikola adına burda yapılan şapellerin kalıntıları bu bölümün altında. İslamın ülkesi Osmanlı ne bu mezarlara dokunmuş ne de inançların simgelerine, yapılan tüm restorasyonlarda bu durum korunmuş.Safiye Sultan ve son olarak Adile Sultan’ın elinden geçen cami ya da 13. Yy Dominiken kilisesi(bugünkü 
adı Aziz Paul ve Aziz Piyer) haliyle günümüze ulaşmış.ki sıra taş üç sıra tuğla en eski bölüm (sağdaki resim).Dış cephe duvarındaki kırmızı renkli tuğla ile doldurulan kısım Osmanlı Küçük pencereler gibi doldurulan kısım ve devamı Ceneviz.


Osmanlı taş işçiliğinde uzmanlaşmış olduğundan tuğlayı pek önemsememiş , bu tarz tuğlalı onarımlarda kullanılan tuğlalar oldukça kalitesiz ve zamanla dökülmeye başlıyor.Bu yönü ile ve rengi ile  Osmanlı tuğlasını hemen diğerlerinden ayırabiliyorsunuz. 

Ortadoks inancında çan söz konusu olmadığından Bizans’ın tek çanı Ayasofya ‘da iken diğer çan bu kilisede bulunuyor. Bu nedenle de ayrı bir yeri var. Kilisenin altında denize doğru inen geçit olduğu , ayazmasının olduğu biliniyor. Kilise 1475 te camiye çevrilmiş ve 1492 de göçe zorlanan Endülüs arapları bu bölgeye yerleşince de Arap Camii olarak anılmış.


Bahçedeki şadırvan Adile Sultan (5 padişah görmüş Osmanlı’nın gelmiş geçmi en zengin kadınlarından biri )tarafından kocası ölünce-hiç sevmezmiş – O’nun hatıratına yaptırılmış. Bir ara bu hatunu tanımanızda da yarar var. Divan sahibi –şair- ilk kadın. Son derece modern , gezmiş görmüş kültürlü Sultan Adile ramazan ayının tamamını Eyüp Sultan’da bir odada ibadetle geçirirmiş.
Bahçe kapısının sağındaki duvar ,yangın havuzu III.Selim tarafından yaptırılmış ,malum etraf ahşap cami ahşap. Yine bahçede yatır gibi etrafı çevrili bir yer var.Ahaliden meczub (yarım akıllı) yalnız bir kadın duvarın dibinde yatan birini rüyasında gördüğünü söyler.Vardır bir kerameti diyerek bir taş koyarlar.Gel zaman git zaman ortaya yatır ‘a dönüşür.Kimin kabridir diye yapılan çalışma göstermiştir ki kimse yoktur. Üzerinde yazan isimin babası İstanbul’a gelmiş Arap bir tüccardır da bu şahsın burayla ne ilişkisi var bulunamamıştır .

Aşağıdaki resimdeki sutunlu alan rahiplerin (camiye dönüşmeden önceki dönemde) kullandıkları hamam sütünları.Kapalı olduğu için pencereden çektim fotografı. 1450 öncesi yapı. 
              
                        
Camiden çıkıp caddede yürümeye devam edince (köprünün altına doğru) solda GALATA BEDESTENİ ni görüyoruz.II.Mehmet zamanından kalma ve değerli eşya ticaretinin yapıldığı Bedesten Osmanlın son yıllarına kadar kullanılmış,ahali de buraya değerli eşyalarını kilitlermiş.
Köprü altına birkaç adım kala sağ köşeden döndüğünüzde yine telef olmuş bir özgün çeşme (üstünde bir kahve var) görüp sur kapısında doğru ilerliyoruz. İnanılmaz ama Ceneviz surlarının 12 kapısından günümüze kadar kalan tek kapısı.YANIKKAPI .Büyük İstanbul yangınından sonra yapıldığı için bu ismi almış.Bizans surlarında olduğu gibi altından araçlar geçiyor. Kapı üstünde Ceneviz arması ve meşhur komutan Andrea Dorya ‘nın aile arması hala duruyor . Yakındır ya yüksekçe bir araç geçmeye kalkar ya da biri vurur bi kepçe .Görülmeye değer . 13 yy .eseri.    
Galata sur dibi (12.kapının karşısı) Unkapanı köprü altı
Gezimizde uzaktan da olsa Sokullulu  Mehmet Paşa Camii,Saliha Sultan Çeşmesi ve Rüstempaşa (Kurşunlu Han) hanlarını -buraya girdik-  da gördük. Bu zarif Osmanlı yapılarıyla ilgili oldukça çok kaynak var ,okumanızı tavsiye ederim.
Kilise ile randevu saatimiz gereği en son ziyaret ettiğimiz Sen Piyer Sen Paul Kilisesi'nden bahsederek yazımıza son verelim. ...yıllarında Dominiken rahipler bugünkü Arap Camii yerinde bulunan (sadece çan kulesi mevcut) kilisede ibadetlerini sürdürken şehrin müslümanlaşması üzerine Fatih tarafından camiye dönüştürülmüş.O dönemde kalabalık olan cemaatlerine hizmet için daha yukarıdaki bir yere taşınmışlar.Bugün bulunan yerinde de önceleri ahşap olan kiliseyi yangınlar sebebiyle beş kez inşa etmişler ve nihayet Rus Sarayı yapmak üzere İstanbul'a gelen ünlü mimar Fosati'ye yaptırdıkları bugünkü kiliseye sahip olmuşlar.

Osmanlının güçlü olduğu dönemlerindeki yasalara göre cadde veya sokağa bakan kilise kapısı yapılamazmış.Bu nedenle kilisenin girişi oldukça sade.Mimar ile müşterisi arasındaki ilişkiyi belgelemesi açısından Gaspare Fosati ile rahipler arasındaki sözleşme oldukça ilginç.İşçileri rahipler seçecek ama mimar beğenmezse değiştirecekler ,malzeme seçimini mimar yapacak ,sözleşme bedelini işin sonunda alacak vs..

Mihrabın üstündeki atlas rengi altın yaldız yıldız bezemeler hemen bana Yıldız Hamidiye Cami (kubbe süslerini bizzat Sultan II.Abdulhamit'in yaptığı söylenir ). Kilise ile ilgili webte detayları bulabilirsiniz. 
www.tas-istanbul.com
Bölge 4- 5 günde gezilebiliyor.Taksim Galatasaray arası , Galatasaray Tünel arası , Kule-Galata Surları içi ,Galata Surları dışı ve Tophane Fındıklı.Tahmin edersiniz ki gezide görüp buraya aktaramadığım bilgiler de var. Fest Travel bu işi 30 yılı aşkın süredir sürdürüyor ve bugünkü tarih ,sanat tarihi ilgimi onlara borçluyum . 

Galata  fotograf çekmek de çok güzel bir yer , işte onlardan bir kaçı .... 



Yazımda bulduğunuz hatalı bilgi varsa bildirin düzeltelim aklımda yanlış kalmış olabilir neticede.Başka bir gezide buluşmak üzere …..
Sevgiler

1 yorum: