8 Ağustos 2013 Perşembe

Hüsn-ü Hat

Gözüme , gönlüme , ruhuma şifa san'at


80'lerin sonunda  bir tanıdığımızın (Yusuf Tavaslı ) evinde Kamil Akdik tablolarını görünce "bu nedir burada ne yazıyor " diye sordum ,Hüsn-ü Hat dediler.Nasıl yapılır , okulu var mı gibi soruların ardından başlayan sohbetten sonra bir haftasonu Caferağa Medresesi'nde kaydımı yaptırdım.

Liseyi henüz bitirdiğim yıllarda üni giriş dönemindeki bu tanışma kalem açmak, kalemtraşı iyi kullanmak, kağıt yapmak mürekkep yapmak , meşk etmek derken  16 yıl - dile kolay-  her cumartesi sürdü.Sevgili arkadaşlarım Gülüm Abla, Aksel, Selma , Mine, Rümeysa ,Nilgün zaman zaman aramıza yeni katılanlarla ayrılanlarla yıllarca hastalık , yağmur çamur demeden ( gençtik ,evlendik ,ayrıldık,hasta olduk, kayıplarımız oldu ,düğünlerimiz oldu bebeklerimiz oldu 16 yılda herşey oldu ) Aydın Ergün hocamızdan dersler aldık.Kendi adıma net söyleyebilirim ki terbiye aldım.

Nedir ne değildir , Google 'dan okuyabilirsiniz ama beni bu kadar etkileyen ne oldu bunları paylaşmak istedim bu yazı ile .Yıllardır karşıma çıkan insanlara anlattıklarımı bir kez de burdan anlatmak niyetim.

Farklı insanlar farklı anlamlar yükleyebilir bu sanata ,kimi arap harfleri kullanılarak yazıldığından itici bulabilir kimi yaşasın Kur'an yazısı deyip her gördüğünü ayet sanabilir.

Bence bu yaklaşımların hepsi sığ .

Yavaştan başlamak gerekirse , ortaokul çocuğu iken Süleymaniye Kütüphanesi bahçesinde kare masanın etrafında küçük bir grup gördüm, sordum tezhip meşk ediyorlarmış (Süheyl Ünver ) Bilirsiniz öğretmen sınıfa girer ayağa kalkarız, günaydın saol iyi dersler saol vs. askeri sistem yerine bir öğretmenin dirsek dirseğe öğrencileri ile ders işlemesi, yaptıkları çiçek desenleri , desenlerin arasındaki su gibi siyah leke SEVGİ ile kazındı gözlerime .Unutmamışım yıllarca.

Caferağa'ya başladığımda ise nerdeyse tamamı kız bir grup ,çok genç bir eğitimci (20 li yaşlarında ) güleryüzleri ile "ım burda iyi bişey yapılıyor " izlenimi verdi.Medrese Mimar Sinan eseri zaten ordan 1-0 dedim kendimce . Medrese'yi daha önce görenler için kubbeli büyük salon bizim dersliğimizdi. Ertesi hafta malzemelerimizle (kalem ve mürekkep sadece) gidince kurabiyeleri gördüm.Sohbet ve yemek bir arada ve de üstüne matematik-geometri- eklenince ayaklarım hiç üşenmeden her cumartesi koşa koşa gitti Caferağa'ya.

Ne yaptığını ya da yapmaya çalıştığını zamanla anlıyor insan itiraf etmeliyim.

Gönül işlerinin gerçekleşebilmesi için sevgi ,sabır gerekir ya, yıllar süren derslerdeki sabrı Siz düşünün.Hiç aksatmadan 15-20 yıllar aynı şey nasıl çalışılır.Her iki haftada bir ders geçiliyor ama "el " bu,  hatayı tekrar ediyorsunuz "göz" bu Elif 'i düz bir çizgi olarak görüp bazen aylarca bir sopa halinde gösteriyorsunuz yaptım diye .Ama hocanız Size her seferinde -sülüs tarzı için söylüyorum - " toplam nokta boyu 6 olacak ,ortadan yatay böldüğünde 3 nokta boyu sola 3 nokta boyu sağa olacak " der durur.Ve diğer tüm harfler satır aralarındaki hatalar için tekraaar tekrar anlatılır. İşte bu yazan için de anlatan için de bir sabır ve sevgi öğretisi.

Aşağıda gösterdiğim kırmızı ile yazılmış harfler , benim hatalarımı göstermek üzere hocam tarafından yapılmış örnekler. Aynı hatayı da yapsam "dikkat et R harfinin kuyruğu aşağı düşey çizgi değil su yukarıdan aşağı akarken bir taş üstünden atlamış gibi hissedilsin "ifadesi ve bunun gibi doğadan ,insandan verilmiş bir sürü örnek beynin algılamasını sağlıyor ve gelişiyorsunuz.Siz gelişirken YAZI sizi sarıyor ,siz YAZIyı.


F ve R birleşiminde ben sopa gibi  bağlayınca hocam da yanlışımı göstermiş













    Ayın (A ) ; başı , çenesi , çanağı olan bir harf ;hepsinin açısı var hangi birini tutturacaksın ,tutmamış belli ki ...M ve Ayın birleşimindeki hatalarım ..  Bu dersi de öyle böyle derken geçmişim tam satır yazılarım olduğuna göre .

Anlaşılacağı üzere eğitim tek tek harflerin yazımı ile yani matematiği ile başlıyor.  Noktalar , açılar , eğim
baş çene derken yıllarca ANATOMİ çalışıyorsunuz.

Hat yazıları hakkındaki bu gerçeği çoğu insan bilmiyor . Resimdeki figür gibi .%100 figürü anlamadan , yapmadan nasıl kendinize ait yorum getirip bişeye benzetemiyorsanız , anatomisi doğru olmayan harfler de boynu kırılmış gibi duruyor.

Ortalama harflerin tamamlanması 2 yıl sürüyor (nesih Kuran tarzı , Sülüs 3 yıl , bu ifadelere googledan bakabilirsiniz ) Sonra 1 satır dua yazarak (başarı için) satır , satırlar , sonra murakkalar (2 satır sülüs arasında nesih satırlar ) böööyle gidiyor.

Ailemdeki kadınların misafirlere ikram olarak veya ziyarete gittiklerinde kendi ürettikleri el emeklerini hediye etmek adetleri var .Ben de yıllarca kendi fotograflarımı hediye olarak verirdim , benden hatıra kalsın diye. Yazıda satırlar yazmaya başlayınca arkadaşlarıma  da hediye etmeye başladım. Yeni evlenen çiftlerin becerebildiğim kadar isimlerinin kompozisyonlarını , ev hediyesi "maaşallah" ,"hiç " ,lafzı Celal (Allah), ismi Nebi (Hz.Muhammed ) vs.
En çok da Kur'an 'ın bilim ve akıla işaret eden ayetlerini nesihten sülüse çevirmeyi severdim .Çeviri derken aynı harfi çeşitli tarzlarda yazabiliyorsunuz dikkat edin çeşit çeşit besmele yazım tarzları var.

Kurabiyeler ve günlük sohbetler içinde geçen bu derslerde yazı yazmak dışında bu geleneğe ait bilgiler de alıyorsunuz. Örğ ;HİÇ olmak. Kendinin evrende -alemlerin içinde - aslında HİÇ olduğunun farkına varmak hakkında .Ya da bizim ortamımız böyleydi , Japonya'ya dan USA den öğrenciler geldiklerinde neden bu işin peşine düştüklerini yaşım ilerleyince daha iyi anladım desem.

Malzemeleri üretmeyi de öğreniyorsunuz zamanla. 

KALEM ; bambu kamışı nasıl simsiyah olur (makbulü siyah olan) .Yıllarca at gübresi içinde bekletilerek sertleşmesi sağlanıyor ki mürekkebe batırdığınızda şişmesin. Bi düşünün ben bunu öğrenince Bandırma çayırında annem ve teyzemin eline birer poşet vererek at gübresi toplattım ve bunları İstanbul 'daki evin balkonunda 1 yıldan fazla tuttum -ne azim -.

Yazarken kullanılan KAĞIT el yapımı .Düşünsenize didine didine ,nefes tutup bir satır yazıyorsunuz ve sonlara doğru gözünüzü rahatsız eden birşey var, ne yapacaksınız , elli kere de çalışmışsınız üstelik .MÜREKKEP YALAMAK tabiri burdan gelir işte.Yumurta beyazı ile hazırlanmış kağıda is mürekkebi ile yazdığınızdan kimyevi madde içermeyen yazıyı yalarsanız silinir . Duruma göre fırçanızı ıslatıp duruma göre pamuğu ıslatıp silersiniz yazınızı ve yeniden yazarsınız , yazabilirsiniz.

Kağıt yaparken öğrenmiştim ,SUYUNA GİTMEK .Dikkat edin doğada herşeyin bir yolu yordamı var. Kızlar bilir ,sebzeleri doğrarken bazı yönden daha kolay kesersiniz işte bu yön o materyalin SUYUdur. Odun , bir yönü vardır kesmek için çat diye ayrılıverir .İnsan ki en zor yontulan, suyuna giderek arkadaş olursunuz.
Hat kağıdı da böyle hazırlanır yazıya.Önce elinizdeki kağıdın suyunu bulursunuz.Bir test yapın .A4 kağıdınızı yukardan aşağı yırtın , nervürlümü (dalga dalga) yırtıldı dümdüz mü.Dümdüz ise o yön o kağıdın suyudur.Çay suyuna batırılmış pamuğu bu yönde sürerseniz size isyan etmeden çayı emer ,yoluna göre sürmezseniz kağıt buruşur.

Ve mürekkep .Doğalgaz gelmeden önce gaz sobası kullanırdık.Annem hanım sultanın elleri kömür karası kaldırmayacağından gaz alırdık biz varille. Medreseye başlayıp mürekkebin isten yapıldığını öğrenince ,yatay borulardaki - ki bizde bolca vardı - isleri özenle toplatmıştım rahmetli babacığıma .Arap zamkı ile en az 40.000 tokmak vurula vurula yapılıp içinde çelik bilyelerin olduğu küçük şişelere konulup gide gele çalkalanıp yıllarca kullanıldı.

Aşağıdaki kırmızı mürekkep Efdal'in ( http://www.efdaluddin.com/ ) bizi ziyaretinde can sıkıntısına yazıverdiği karalama .Harflerin nokta boylarını tutturmuş üstad. 

Bu arada İMZA yı hemen söyleyeyim.Yazan bir yerlere adını mutlaka karalar. Çay bardağının yanındaki tarih ve imza Efdal Kılıç üstadımızın.


Her şeyi paylaşırdık biz.

Bursa'nın meşhur bıçakçılarına gidip kalemtraş kestirdim herkese ama asla sadece kendim için değil , bir yerlerden kuşe kağıt veya kraft bulunursa toplar halinde alırdım -Bursa dan aldığım bir top hala duruyor -Dr. beyimizin ( tıp dr olduğundan Hayati Bey e dr bey derdik ) hepimizde bir bistrüsi var, bir diğeri makta bulunca bütçesi yettiğince alırdı .Hayatı da harfleri de bilgiyi de paylaştık.

Bildiğinin de sadakasının verildiğini öğrendim ben. Mevlana'ya , Buda'ya ve diğerlerine göre de değil mi bilgi paylaşınca çoğalır. O halde şu an iş yerlerimizdeki halimizi bir düşünsenize . 

Neyse bu sohbet uzar gider ....

Aşağıda benim eğitmenim Aydın Ergün'ün hocası Savaş Çevik'e ait bir yazı.Yazıyı yayınlamama izin verdiği için teşekkür ediyorum. Mürekkep izlerinden o kadar etkilendim ki bu sohbeti yapmak geldi içimden hemen. 
http://www.savascevik.com/ Sülüs tarz bir yazı ve diğerleri için mutlaka ziyaret edin derim. 

Son olarak hem bilgi hem tavsiye İstanbul'da yaşayanlar için. O kadar büyük şansa sahipsiniz ki dünyanın her yerinden gelip insanlar bu üstadlardan dersler alıyorlar. 
Ahir ömrünüzü tamamlamadan yaşayan en büyük hat üstadı Hasan Çelebi Üsküdar 'da , dünyanın en büyük 2 ebru üstadları Fuat Başar Sultanahmet Küçük Ayasofya semtinde ve Hikmet Barutçugil Üsküdar Salacak'talar.

Bazı şeylere ulaşmak aslında o kadar kolay ki ....


Sevgiyle kalın .....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder