27 Eylül 2016 Salı






ÜSKÜDAR 

Gündüz külahlı gece silahlı kavilinden....

Çok da umruydu mekan-ı şahane'nin.
O ki ne komutanlar görmüş neslinin en heybetli insanları ,cengaverler ,ne hükümdarlar görmüş adlarına dünyanın dört bir yanına kazınan abidelerle ölümsüzleşmiş, ne dilberler ki meşkler yapılmış hatunlara huri misali cenneti sunmuşlar, dervişler ki güzelliğini Yaradan'ın suretine benzetip mesken edinmişler , ben yerden bitmenin gönlüne mi kaldı.Hıh.

Yoksa garibiiim sevgimin yoksunluğundan mı hallaç pamuğu gibi her bir taşını saçıp savurmuş durumda , ne gitmek ne de gelmek mümkün bugünlerde .

Canım efendim ,hakkındaki methiyelere elbet itibar edemezdim, bilakis ömrümün son 16 yılında müşerrefim kendileriyle .Gözlerime  mi başkalarına mı inanayım.Hele zevcimin hatıraları elbet kendi için güzel olacak ,ne ki. Yok Salacak'tan Kız Kulesi'ne yüzerlermiş (!), yazlık sinema var mış(!), her yer bahçe imiş hatta şu an oturduğum yer "çiftlik" (!)miş.Çiftlik , dolmuşa binildiğinde verilecek para miktarını belirleyen yerden ibaret oysa bugünlerde.

Üsküdar balık pazarı
Üsküdar balık pazarı
Sevmedim ,sevemedim hiiiç de aklıma gelmemişti 80lik sütçü Elmas nineyle söyleşene kadar .Vah vaaaah ,tüh tüüüh neymiş ne olmuş canım mekan. Ninem öyle bi döşendi ki NEYMİŞ ?? bi görelim dedim

Fest 'ten daha tarafsız ve doğru kaynak olamaz deyip epeydir beklediğim geziye nihayet katıldım.Rehberimiz Deniz Yalav Bey . Tarih 12 Mart 2016.

Gönül ferman dinlemeyip gelin olup  mecburen yerleştiğim gurbette(çapa'dan geldim)tek sevdiğim yer balık pazarı .Taze balık , güler yüz .Salacak , Paşalimanı bile değil , o derece yani .Güzelim boğaz manzarası bile bu semte ısındıramadı.Çok karışık ,kaaarma karışık. Akıl işi değil burda yaşamak.Bakalım bu gezinin sonunda fikrim değişecek mi ?


Üsküdar isminin nerden geldiği tam olarak bilinmemekle Altın Şehir olarak adlandırıldığı kesin. Kalkedon'un limanı olarak işlevini sürdürmüş uzun yıllar. M.S 401 basımı bir kitaba göre zengin ve hareketli fakat Osmanlı zamanında bile bir bedesteni yok yani düzenli bir yerleşim söz konusu değil.Bedesten değerli ticaret eşyasının alınıp satıldığı ve ahalinin akşam olunca değerli mallarını depoladığı bir yer olduğundan yerleşik halk yok demektir.. Liman ,sırtınızı denize verdiğinizde Şemsipaşa Camii'nin bulunduğu alan ,Rum Mehmet Paşa Camii ve Mihrimah Sultan Camii arasında kalan bölgedeymiş.Her dönemde ahşap evlerin olduğu Mimar Sİnan yapılarına kadar kıymetli bir eser bulunmadığı görülüyor (Rum Mehmet Paşa Camii hariç,aşağıda göreceğiz).

İstanbul'un fethine karar verilince güçlü kuvvetli tüm milletlerden ne kadar insan varsa getirilmiş.Çengelköy 'de bugün izlerine raslanan fil ambarlarları , eski tekel binasının olduğu zahire ambarları bu amaca hizmet eden yerler olmuş. Tabi bu kadar karışık ahalinin nizamını sağlamak epey zor olduğundan Üsküdar " gündüz külahlı ,gece silahlı" kavilinden bir mekan olup çıkmış. Fatih müslüman olan gelen geçen zevata hizmet için Rum Mehmet Paşa Camii'ne izin vermiş.Kapıdaki tabela 1471 i gösteriyor

Klasik cami iç mekanlarından oldukça farklı.İçeri merdivenle giriyorsunuz,sağda ve solda kapılar var .Oturup soluklanma yeri ve yüksekçe basamakla ayrılan namaz yeri var.Namaz kılanla ,dinlenen aynı kubbe altında. Köşelerdeki taş işçiliği oldukça değişik ve dışardan bakıldığında tuğla yapısından dolayı kilise görünümünde.Bugün Üsküdar evlendirme dairesinin arkasında kalıyor.





 



    
Osmanlı döneminde de gelen geçenlerin mekanı durumundaki Üsküdara köy mü dersiniz , kasaba mı kaderi bu işte ,işi olanların İstanbul 'a geçmeden önceki mekanı.

Anadolu'nun Türkleşmesinde özel önemi olan dedeler ,dervişlerin mekanı da olmuş ,Özbekler tekkesi ,Devati tekkesi ,Halvetiler,Aziz Mahmut ve daha niceleri.

O kadar derviş var da neden keşlerin,kabadayıların ,rüşvetin  mekanı olmuş ? İlginç değil mi

Günümüzde de bu karmaşanın izleri mevcut , bilenler bilir "gecenin şahidi yok" derler gençler !! Fetihten önce buraya yerleştirilen Bulgar ,Hintli , Arap ,Roman vs milletlerin yarattığı hengameye borçlu namını..Kimi islam ama çoğu çeşitli inançlara mensup nev-i şahsına münhasır insanlar gayet şen şakrak yaşamışlar ,neticede  para bol. Deniz kıyısında ,herşeyin satıldığı bir yer düşünün. Köle pazarı, at pazarı İstanbul'a geçmeden ticari değeri olan her şeyin gözden geçirildiği yer .Süzgeç misali ,has İstanbul'a hülasa Üsküdar 'a .


Osmanlı döneminde kadılar tarafından sağlanan düzenin yetersiz kaldığı durumlar çok olmuş.Yakın tarih olduğundan kayıtlarda olan bir olay şöyle :1800 lerde ahali kendi talepleri ile kadıdan bugünkü adı güvenlik görevlisi olan birini istemişler -parası karşılığı ek hizmet -Görevli zat eline geçen devletin verdiği maaşı yetersiz bulup ahaliden de kendisine para toplanmasını istemiş. Millet ayaklanmış ve bir ilan dağıtılarak meydandaki caminin yanında toplanılmasına karar verilmiş.Meydan bugünkü Toptaşı olduğunu düşünüldüğünde toplanılan mekan anlaşılıyor.Duvarında "Fatih Mahkemesi "tabelası olmasına rağmen söz konusu olaya şahitlik yapan mekan burası. Galata yazımda bahsettiğim zaman içinde tuğla işçiğinin farklarından binanın 1500 e kadar gitme ihtimali ortadan kalkıyor.

Üsküdar Fatih'in Mahkemesi 
Üsküdar dediğiniz yer  Çavuşdere ve etrafı .Derenin sol üst tarafında Romanlar ,sağ üst tarafında Araplar , Romanların biraz üstünde Ermeniler ,Ermenilerin karşısında müslüman cemaat.Yüzlerce yıldır hala aynı yerlerdeler (bi de ben gibi sonradan gelenler var) Son sınırı bugünki  Atik (eski )Valide Külliyesi'ne kadar olan küçük bir yerleşim.Bugün için garip olacak ama köle ticareti bu külliyenin önündeki alanda yapılırmış.At ,katır köleden çok daha kıymetli çünkü katırın yemi,bakımı günlük 3-5 akçe arasında değişirken iş yapacak bir köle o günlerde (1500 sonu )2 akçe kadarmış.

Mimar Sinan'ın son eseri olan Atik Valide Sultan Külliyesi 'nin bu kadar çok fonksiyonlu binalardan  oluşma sebebi de bundan.Kervansaray , mutfaklar , hamam ,ahırlar ,külliyenin hacmine göre nispeten küçük ibadethane günümüze kadar tamamı korunmuş tek Sinan eseri.Banisi II.Selim 'in gözdesi Nurbanu Sultan. Deniz kıyısındaki Emetullah Güknüş Valide Sultan Camii yapılınca bu külliyeye"  atik " (eski) denilmiş. 

İnternetten külliyenin haritasını bulabilirsiniz .Bugün  etrafı binalarla dolu ve bazı bölümler zaman içinde farklı amaca hizmet ettiğinden(toptaşı cezaevi ) külliyeyi anlamak mümkün değil. Aşağıdaki fotograflarda yönüm Hazire tarafından camiiye doğru.

Mimar Sinan Ağa'nın inşa ettiği cami külliyenin arsası düşünüldüğünde oldukça küçük.Günümüze kadar ulaşan en kıymetli İznik çinilerini barındırdığı için fotograf çekmek yasak, bir iki çektiğim kareyi paylaşmıyorum burada. Bugün gördüğümüz caminin dış revakları kalfası mimar Davut Ağa tarafından yanlara doğru küçük kubbeler eklenerek sonradan genişletilmiş. Caminin içine II.Mahmut döneminde hünkar kasrı ilave edilmiş. İçerde avize çemberlerindeki davud yıldınızını kaçırmayın derim. . Avlu çok zarif , ferah .


Şadırvanın önünde durup rehberimizden  şair Yahya Kemal'in bu mekanda yazdığı "ziyaret şiiri" ni dinledik              









Kadın baniler ve yapılarıyla ilgili Sinem Arcak 'ın tezi olduğunu öğreniyoruz.Bulup okumak gerek.

Devam edip kapıdan çıkınca karşınıza Halveti tekkesi çıkıyor Nurbanu yakın durmuş tekkeye ,her zaman desteklemiş.

Üsküdar Valide Atik Mahallesi Halveti Tekkesi
Saray kadınları ,halk kadınları gibi günlük olarak sokaklara çıkıp gezinip ya da üretip kendilerini ifade edemediklerinden hayır işleri ve bu tür yapılarla varlıklarını duyurmuşlar. Kadın sultanlar açısından Üsküdar'ın en azametli yıllarının Nurbanu ile başladığına bu yapılar delil görülebilir.

Biraz daha yokuşa doğru gittiğinizde IV.Murat tahtta iken Kösem tarafından yaptırılan Çinili Külliyesi 'ni görüyorsunuz - inşaat 2 daha sürecek- .Görmek ile körlük arasındaki fark işte bu 10 yıldan fazladır  çinili sokaktan gelip gittim lakin fotograf çekmek aklıma gelmediğinden burada sizlere fotograf sunamıyorum.

Nuh Kuyusu Caddesine çıkıp son yılların en ünlü camilerinden Şakirin Camii'ne gidiyoruz.
Zevkler farklı , klasik dönemi klasik süsleme üslubunu bence şahane birleştirmiş. Çok başarılı bulduğum bu eserin Hüsn-ü Hat 'larını aynı zamanda Kocamustafa Paşa semtindeki Ali Paşa Camii emekli imamı olan Hattat Hüseyin Kutlu yazmış.Uzun yıllar Hat çalıştığımdan dönüşlerin zorluğunu tahmin bile edemiyorum.Yazılar , kullanılış şekli ,zarif sarmal beni etkiledi.



Avlu , günümüz karmaşasına inat ,gayet sade  .

Kadıköy 'e gittinizse mutlaka önünden geçtiğiniz Kapuağası durağının hemen arkasındaki Karaca Ahmet Sultan Cemevi'ni fark etmiş olmalısınız.

Durakta başınızı kaldırdığınızda Osmalı son dönem su terazisini görürsünüz.Bir tanede yolun devamında sağda bugün Kadıköy -Üsküdar dolmuş güzergahında Çiçekçi semtinde bulacaksınız.Oldukça büyük su terazileri.


KARACAAHMET -Vaktiyle bölgeye yerleşen gönül insanlarından biri .Ziyaret edilen türbe "makam" yani içinde mevta yok. Anadolu erenleri ,Bektaşilik, Alevilik gibi akımlar ayrı bir yazı konusu.Merakı olanlara Menakıpname'yi okumalarını mutlaka tavsiye ederim. İnsanımızın sevdiğini kahramanlaştırma ,onun şahsında ulvi efsanevi olaylar üretme durumu Karacaahmet Sultan için de geçerli.Aşevi sürekli açık,oldukça sosyal bir ortam.

Yine yürüyerek Selimiye Camii 'ne doğru gidebilirsiniz. İstanbul silüetindeki önemli camilerden.İnce minareleri ile dikkat çekiyor.
Üsküdar Selimiye Camii
  
   

Göremediğimiz bu eser AYAZMA CAMİİ. Detaylı bilgiyi bakınız bir gezer nasıl vermiş http://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/17868/herkesin-ragbet-etmedigi-bir-uskudar-guzeli 
Kuş evleri ve içindeki ayazma ile ünlü , üsküdar 'ın diğer camilerinde olduğu gibi 

Ayazma Camii kuş evi

Göremediğimiz bu eserden sonra Üsküdar istikametine doğru yürümeye devam ederek Emetullah Gülnuş Valide Sultan Camii'ne gittik.






Üsküdar'a gelince sağdaki büyük cami oldukça göz alıcı.






Muhteşem Yüzyıl dizisinin ilk yılında ismi geçen Gülfem Hatun Camii her ne kadar günümüze kadar ulaşamamış olsa da bugün hala adını taşıyan bu küçük cami ibadete açık . Üsküdar 'ın nalbur ve hırdavatçı esnafının bulunduğu Uncular bölgesinde.

Biraz daha devam edip yokuşu çıktığınızda oldukça ünlü Aziz Mahmut Hüdai tekkesi.Tekke vaktiyle ulemanın tepkisene neden olan bir İslam anlayışına sahipmiş.Daha güncel ihtiyaçları karşılayan , farklı kültürlerden inançlara ve ibadelere açık Celvetilik adlı bir tarikat kurmuş. 

Üsküdar Aziz Mahmut Hüdai Tekkesi
Gülfem Hatun Camii

Kaptan paşa Camii

Netice olarak özellikle 1500 lerin sonlarından itibaren Osmanlılarca , 1800 lerden itibaren de gayri müslim tebaa'nın zenginlikte yarışır köşkleriyle önemli yerleşim yeri olmuş Üsküdar. Bağ , bostan , tekkeler ,Rum ve Ermenilerin geniş bahçeleriyle bir zamanların hoş görünümlü semti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder